Monochroma İnceleme


78

Monochroma

Bu sefer dün yayımlanmış bir Türk oyunu ile karşınızdayız. Mount n Blade serisinden sonra dünya çapında en çok başarı elde edecek olduğunu düşündüğümüz Monochroma, ilk olarak Kickstarter üzerinden sonra da Steam’den yeşil ışık almıştı. Oyunun gelişim süreci ise tamamlandı, satışa sunuldu. Gayet başarılı bir yapım olduğu daha oyun ilk açıklandığında belli olan Monochroma’yı siz de satın almak istiyorsanız ama kafanızda soru işaretleri varsa öncelikle aşağıdaki Monochroma İnceleme yazısını okumanızı öneriyoruz.

Oyun 1950’lerin distopyasında geçiyor. Yani kısaca kötü bir ütopyada. Bu dünyada küçük bir çocuğu kontrol ediyoruz. Yanımızda bir de küçük kardeşimiz bulunuyor. Bu yüzden çocuk olmayı unutup, yetişkin olmalı ve küçük kardeşimizle birlikte güvenli bir yere gitmeliyiz.

Monochroma’daki dünya, adından da anlaşılacağı gibi siyah-beyaz. Artı olarak kırmızı renklere de yer verilmiş. Bu basitlik, hem bulunduğunuz çevrenin baskıcı, hem de özgürlüğe engel olan yapısını anlatmaya yetiyor. Tüm bu yozlaşmış dünyanın başında The Boss adı verilen kötü adamımız bulunuyor. The Boss’un pis işlerini de Yharma (evet gayet “yarma”) adında, bizi ne zaman görse peşimizden koşup ne pahasına olursa olsun yakalamaya çalışan karakter hallediyor. Yani genel olarak oyunda iyisiyle kötüsüyle ana olarak 4 karakterimiz bulunuyor. Bunun dışında bize yardımcı olan robotlar ve arkaplanda gördüğümüz stereotip işçiler bulunuyor.

Peki ya dünya?

Bulunduğumuz distopya, bir nevi bize Limbo’yu hatırlatıyor. Hemen Monochroma’nın bir Limbo varyasyonu olduğunu düşünmeyin. Ortak nokta bir distopya olabilir ancak mekânların detayları, alışılagelmişin dışında bulmacalar ve bir kişiliğe sahip yan karakterler, Monochroma’yı tamamen farklı kılıyor.

Bununla birlikte menüde, yükleme ekranlarında ve ortamlarda kullanılan sanat çalışmaları, bu ilginç dünyanın kimliğini yansıtır biçimde hazırlanmış.

Belki başlarda etrafta pek fazla detay göremiyor olabiliriz. Ancak oyun ne zaman şehrin içlerine, fabrikaya girmeye başlıyor, işte o zaman bunun bir “Limbo çakması” olmadığını anlıyoruz.

Gelelim oynanışa. Monochroma bir platform/bulmaca oyunundan bekleneceği gibi oldukça basit kontrollere sahip. Yön tuşlarıyla hareket edebiliyor, CTRL veya ALT tuşuyla şalterleri indirip kaldırabiliyor ve robotları kullanabiliyoruz. Bunun dışında SPACE tuşuyla küçük kardeşimizi sırtımıza alıp yere bırakabiliyoruz. Küçük bir not verelim. Küçük kardeşimizi ancak spot ışıkların bulunduğu noktalara bırakıp alabiliyoruz. Diğer yerlerde zaten kendisi sırtımızdan inmek istemediğini kafasını sağa sola çevirerek belirtiyor.

Yharma’dan kaçarken çatıdan düştüm

Monochroma her ne kadar birçok geleneksel bulmacaya sahip olsa da, bunların dışında farklı bulmacalar da sunuyor. Bazı bulmacalar ilk bakışta anlaşılabilir cinsten. Ancak oyunda ilerledikçe, bulmacalar farklı düşünce yapıları oluşturmanızı ve bunları kullanıp engelleri aşmanızı gerektiriyor. Açıkçası Nowhere’in ofisimize gönderdiği koleksiyon versiyonundan çıkan ve bazı bölümlerin şema ve bulmaca çözüm yöntemlerini barındıran Survival Kit isimli kitapçıktan çoğu yerde yararlanma gereği duydum. Çözüm yollarını anladıkça, bölüm tasarımı konusunda (en azından bazı bölümlerde) başarılı bir yapım olduğunu görmek mümkün oldu.

Bununla birlikte bazı dinamik sahneler de görmek mümkün Monochroma’da. Örneğin Yharma’dan kaçmaya çalıştığımız birçok sahne, kendinizi bir kovalamacada hissediyormuş hissine kapılıyorsunuz.

Her ne kadar 2.5 boyutlu bir yapım olsa da, kamera açılarının dinamik kullanımı, bu tekdüzeliği bir nevi kırmayı başarmış.

Ses ve müzikten bahsetmeden geçmeyelim. Ülkemizin tanınan gruplarından Gevende, Monochroma’nın müziklerine imza atmış. Müzikler bölümlere ve oyunun hızına uygun şekilde ilerliyor ve atmosferi tamamlıyor. Tüm bunların yanında ses efektleri konusunda da başarılı bir yapım Monochroma. Her ne kadar oyunda herhangi bir seslendirme bulunmuyor olsa da, mekân sesleri oldukça iyi yapılmış. Ancak adım sesleri bir yerden sonra kafamızı ütülemiyor değil.

Peki ya bu oyun mükemmel mi?

Gelelim her ne kadar eleştirmek istemesek de Monochroma’nın eksilerinden bahsetmeye. Bu kısım aslında Nowhere Studios’a gelecek projelerinde öneri niteliğinde olacak.

İlk olarak oyunda göze çarpan sorun, karakter animasyonlarında. Karakterler için çeşitli hareketler eklenmiş. Ancak bu animasyon geçişleri arasında küçük problemler belli oluyor. Ayrıca bazı animasyonlar, belli başlı çevre etkileşimlerine uyumlu olarak çalışmıyor. Bu da karakterimizin biraz robot gibi hareket etmesine sebep oluyor. Düzeltilemeyecek bir problem değil.

Monochroma’da bulmacalar da bazı durumlarda zorlayıcı olabiliyor. Örneğin yapacağınız küçük hatalar, karakterinizin ölümüyle sonlanıyor. Kutuyu birkaç santim yana çekmek, birkaç santim geriden atlamak gibi durumlarda oyun, affedici olmuyor. Bölüm tasarımlarındaki bu sorun, bazı zamanlarda oyundan sıkılmanıza sebep olabiliyor.

Bunun dışında küçük hatalar bulunuyor Monochroma’da. Unity motorundan kaynaklandığını düşündüğüm bu problemler, oyunu yeniden başlattığımda genellikle ortadan kalkıyordu. Ancak eklenecek birkaç yamayla birlikte sorunsuz bir oynanışa doğru ilerleyeceğimizi düşünüyorum. Hâlihazırda oyunun çıkmasına 2 gün kala bile elimizdeki sürüme Steam üzerinden güncelleme geldiğini düşünürsek, Nowhere Studios’un yan gelip yatmadığını da rahatça görebiliyoruz.

Evet, bahsettiğimiz gibi oyunda küçük problemler mevcut. Peki ya genel olarak Monochroma nasıl? Monochroma, bir stüdyonun ilk oyunu olarak açıkçası çok başarılı. Uluslararası düzeyde ise farklı bir platform/bulmaca oyunu seçeneği yaratıyor. Bu da Nowhere Studios’dan beklentileri yükseltiyor. Yerli bir firma olarak Nowhere, Mount & Blade serisiyle Taleworlds’ün yakaladığı başarıyı yakalar gibi. Sadece küçük birkaç problem işi bozuyor.

Monochroma, indie oyun geliştirme dünyasına Türkiye’nin armağanı. Öyle bir armağan ki, Nowhere Studios’un gelecek projesini şimdiden merakla beklememize neden oluyor.


admin

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir